9 Temmuz 2014 Çarşamba

En Son Ne Okudum 1: Sylvia Plath - Sırça Fanus (The Bell Jar)


























Orjinal İsmi: The Bell Jar
Türkçe İsmi: Sırça Fanus
Yazarı: Sylvia Plath  
Çevirmeni: Handan Saraç
Basım Yılı: 2013
Basım Yeri: İstanbul  
Sayfa Sayısı: 256
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Dili: Türkçe
Türü: Dünya Edebiyatı Dizisi, Dünya Romanı, Biyografi, Otobiyografi
Tanıtım:

"Neşeli, hüzünlü, yalın, parlak ve doğal. En üstün niteliğiyse şaşırtıcı derecede dolaysız oluşu, tıpkı güpegündüz çekilmiş bir dizi fotoğraf gibi."
-Time-

Parlak bir üniversite öğrencisi olan Esther Greenwood, 1950'lerde yayın dünyasında acımasız bir rekabetin sürdüğü New York'a büyük hayallerle gelir ve önemli bir moda dergisinde iş bulur. Kapıldığı beklentilerle karşısına çıkan fırsatların yoğunluğu, masumluğunu yitiren genç kızın zamanla kaldıramayacağı bir boyuta ulaşır ve Esther kendini tam bir karabasanın içinde bulur. Kimlik arayışı peşinde ürkütücü bir yola giren duyarlı ve hevesli bir genç kadının üniversite yılları, erkeklerle ilişkileri, yaşadığı çöküş, intihar girişimleri ve gördüğü psikolojik tedaviler mizahi bakış açısı unutulmadan son derece içtenlikle işlenmiş.

Sylvia Plath'ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı ve ilk kez 1963 yılında, ölümünden bir ay önce, başka bir isim altında yayımlatmayı başarabildiği Sırça Fanus, o günün olduğu kadar bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik haline gelmiştir. 20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının melankolik prensesi Sylvia Plath'ın başyapıtının, ölümünün ve kitabın yayımlanışının 50. yılında, gözden geçirilmiş baskısını okurlarımıza sunuyoruz.








"Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum."  
demiş Sylvia Plath.



Sırça Fanus...
Uzun süreler boyunca adını hep duymuştum ama nedense bir türlü alıp okuma gibi bir eylem içerisine girmemiştim... Ne zaman ki kitap yayından kalkmış, bende bir sırça fanus aşkı başladı ki sormayın gitsin! Gerçi kitap Kırmızı Kediden çıktığı gibi aldım tabii ki ama bu kezde bir türlü okumaya zaman bulamadım... İşlerdi, okuldu derken insanın bazen kendisine bi kitap molası verecek zamanı bile kalmıyor... Ve finaller de bittikten sonra, sonunda okuyup bitirebildim. Anlatım dili çok sade ve bir o kadar da akıcı. Okurken Sylvia Plath'ın hayatına dokunmak... İç dünyasına yolculuk etmek... Belki bir nebze anlayabilmek... Kitap 20. Yüzyılın kitabı ama bence tüm dönemlere hitap ediyor. Ben kendime bu noktada çok kızıyorum bu kitabı almakta bu kadar geciktiğim için, aldığım günden beri kitaplığımda beklettiğim için... Kitap; 20. Yüzyıl edebiyatının efsane yazarları arasında yerini alan Sylvia Plath'ın tek romanıdır. Kitap ilk kez 1963'de yayımlanmış ama Sylvia Plath romanını kendi adıyla yayımlamamış. Ve kitap yayımlandıktan bir ay sonra Plath yaşamına kendi elleri ile son vermiş... Sylvia, kitapta kendi içerisinde yaşadığı bunalımlarına da yer vermiş ve bunlardan yola çıkarak yazmış kitabını. Kitap bu özelliğinden dolayı bir nevi otobiyografi sayılabilir. Sylvia Plath belki de eğer hayatını sonlandırmasaydı bence Sırça Fanus'un devamı gelebilirdi ve oldukça güzel olurdu... Kitaba puanım 5/5

- Okumayanlar için spoiler içerebilir - 

Esther Greenwood öğrenim hayatı başarılarla dolu bir üniversite öğrencisidir. İleriye dönük hayali başarılı bir yazar olmaktır. Bu yaşına kadar onu diğerlerinden soyutlayan özelliklerini az çok belirlemiş olmasına rağmen kendisini bulma çabası bitmemiştir. Esther'in hayattaki inişleri ve çıkışları... Sorgulamayı ve araştırmayı seviyor ve üretmediği zamanlarda bazen Sırça Fanus'un içerisinde öyle bunalıyor ki, intihar girişimlerinde bulunuyor... İlginç intihar girişimlerini araştırıp planlıyor... Belki iyileşebilecek durumdayken ona bir şeyler engel oluyor. Greenwood aslında etrafındaki kalabalığa rağmen ne kadar yalnız olduğunu kitabında sık sık belli ediyor. Kitabı okurken Esther ile göklere uçup aynı şiddet ile yere çakılıyorsunuz. Kitabı okurken aklımda hep "Herkes bazen kendisini sırça bir fanusun içinde nefes alamazken bulmaz mı zaten?" tarzında sorular ve Esther'in yaşamakta olduğu yalnızlık hissi döndü durdu... Sylvia Plath kitabını edebi yönden eksik bulduğu için kendi adı ile yayımlamayı seçmemiş ve Victoria Lucas adını kullanmış. Oysa ki şu günlerde geldiği yerleri görebilse neler düşünürdü acaba? Bazen bir kitap, söylemek istenilenden milyonlarca fazla şey anlatabiliyormuş. Bunu da bu kitabı okurken bir kez daha anlıyorsunuz... Peki niçin kendisini Sırça Fanus'da hissediyor ve bu Sırça Fanus aklına ilk ne zaman ve nasıl girdi? Dilerseniz bunları kitabı okurken daha iyi inceleme şansına erişebilirsiniz. Kitapta çok ince detaylar var ki... Daha fazla spoiler verip hâla okumamış olanların ve okumak isteyenlerin hevesini kaçırmak istemiyorum. Ben severek hatta bayılarak okudum! 


Kitap Alıntıları:

"Garip, boğucu bir yazdı."

''Sessizlik bunaltıyor beni. Sessizliğin sessizliği değil bu. Benim kendi sessizliğimdi."

"Bir insan topluluğuyla konuşmaktan nefret ederim. Bir toplulukla konuşurken her zaman içlerinden bir tanesini seçip sözlerimi ona yöneltirim ve konuştuğum sürece ötekilerin de gizliden gizliye bana bakıp hakları olmadan dinledikleri duygusuna kapılırım. Nefret ettiğim bir şey daha varsa, o da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup, "iyiyim" demenizi beklemeleridir."

"Bir gün bir yerde, Okulda, Avrupa'da, herhangi bir yerde, o boğucu çarpıtmalarıyla sırça fanusun yeniden üzerime inmeyeceğini nasıl bilebilirdim? O sırça fanus ki, içinde ölü bir kelebek gibi tıkanıp kalmış biri için dünyanın kendisi kötü bir düştür"




Benden bir Sırça Fanus çizimleri, ilk 3 tanesi clipart, diğeri el ile çizim. Kötü olan varsa, aramızda idare ederiz değil mi? :)


Çok derin saygı ve sevgilerle, daima mutlu kalın... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder